Ne aramıştınız?

Sayfalar
Haber ve Duyurularda
Dosya ve Görsellerde
Kültür Köşesinde
Videolarda
Akademik Kategorilerde
Akademik Yazılarda
Arama - Haber Kaynağı
Arama - Etiketler
Selçuk DOĞAN

Selçuk DOĞAN

Ankara’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ankara’da tamamladı. Gazi Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan zenginleştirilmiş kitaplar üzerine tamamladı. 2011-2021 yılları arasında Yunus Emre Enstitüsünde materyal geliştirme, proje koordinatörü ve strateji geliştirme uzmanı olarak çalıştı. Enstitünün faaliyet gösterdiği Romanya, Gürcistan ve Afganistan başta olmak üzere çeşitli sürelerle 20’ye yakın ülkede görev yaptı. 2021 yılında Yozgat Bozok Üniversitesi Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde öğretim görevlisi ve müdür yardımcısı olarak görev başladı. Çeşitli programlarda “Teknoloji Tabanlı Dil Öğretimi” seminerleri veren Doğan, evli ve 2 çocuk babasıdır.

Web sitesi adresi: https://www.selcukdogan.com.tr

Erdoğan, işyerlerinin isimlerinin Türkçe konulması tavsiyesinde bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da Next Level Alışveriş Merkezi'nin açılışında konuştu
Alışveriş merkezinin ismine atıfta bulunan Erdoğan, isim tercihinin Türkçe'den yana kullanılması tavsiyesinde bulundu ve bunun özendirici olacağını ifade etti.
Ankara'nın başkent oluşunun 90'ıncı yıl dönümü olduğu hatırlatmasında bulunan Erdoğan, 90 yıl önce 40 bin nüfuslu bir kasaba olduğunu bugün ise nüfusunun 5 milyonu geçtiğini söyledi. Ankara ve diğer şehitlerdeki çarpık kentleşmeye dikkat çeken Erdoğan, bunun sebebinin yanlış planlamalar olduğunu ifade etti.
Yol yapımı dolayısıyla ODTÜ'de yaşanan olaylara da değinen Başbakan Erdoğan, "Ben istemiyorum yapmayacaksın' demek demokratik bir tavır, özgürlükçü bir tavır, başkasının haklarına saygılı bir tavır değil, baskıcı otoriter bencil ve faşizan bir tavırdır" dedi.
Ankara'da kişi başına düşen yeşil alan miktarının ciddi oranda arttığına işaret eden Erdoğan, "Bizi yeşile, çevreye tabiata adeta hasım gibi göstermek herhalde çok büyük bir adaletsizlik olur. Yapılan eleştirilerin, yapılan eylemlerin ardında çevre duyarlılığı, öyle bir şey yok. Farklı bazı niyetlerin olduğunu biz de görüyoruz. Aziz milletimiz de çok iyi görüyor" ifadelerini kullandı.

Pazartesi, 07 Ekim 2013 13:07

Türkçe öğrenmeye başladılar bile

Suriyeli üniversite öğrencilerini sevindiren, YÖK'ün Türkiye'de eğitim imkanı müjdesi birçok derneği harekete geçirdi. Birçok ilçede öğrencilerin Türkçelerini geliştirmeleri için kurs açılıyor.

Savaş nedeni ile ülkelerindeki üniversite eğitimlerini yarıda bırakarak Türkiye'ye göç eden üniversite öğrencileri için Yök'ün, Türk üniversitelerinde eğitimlerine devam imkanı sağlayacaklarını duyurmasının ardından öğrenciler okul arayışına girdi.

EDEBİYATA İLGİ BÜYÜK

Suriyeli öğrenciler yarım kalan üniversite eğitimlerine YÖK'ün belirleyeceği üniversitelerde Arapça olarak devam edecek. Öğrencilere Türkiye'ye göç eden Suriyeli öğretim üyeleri destek verecek. Edebiyat ve tarih gibi bölümlere kayıtlarını yaptıran öğrencilerden devam mecburiyeti aranmayacak. Öğrenciler belirli dönemlerde sınava tabi tutulacak. Pratik gerektiren Tıp, Eczacılık ve Kimya gibi bölümlerde öğrencilerin derslere devam zorunluluğu istenecek. Eğitimleri yarıda kalan Suriyeli üniversite öğrencileri Türkiye'de en çok Edebiyat Fakülteleri'nin Arap Dili Edebiyatı, tarih ve mühendislik fakültelerine ilgi duyuyor.

TÜRKÇE ÖĞRENİYORLAR

Suriyeli öğrencilerin bir kısmı bu yıl Türkiye'de yapılan YÖS sınavına katılarak, bazı üniversitelere yerleşti. Daha önce ülkelerinde girdikleri üniversite sınavında yüksek puan alan öğrenciler de özel üniversitelere kayıt yaptırdı. Sığınmacı öğrencilerin yaşadıkları en büyük sıkıntı Türkçe konuşmadaki yetersizlik. Suriye Koalisyonu Eğitim Ofisi ve Suriye Nur Derneği Suriyeli üniversite öğrencilerinin Türkçe öğrenmeleri için yoğun bir çalışma yürütüyor. İstanbul'un Fatih, Esenler, Eminönü bölgeleri ile Halkalı'daki Dr. Sebahattin Zaim Üniversitesi'nde Suriyeli öğrencilerin Türkçe eğitimi almaları için kurslar açıldı. Kurslarda Türkçe Öğrenme Merkezi (TÖMER)'in müfredatından faydalanılıyor.

YeniŞafak

Pazartesi, 30 Eylül 2013 12:32

BİLSEK'ten Türkçe katliamına sert tepki

Bilgi İletişim Sanat Eğitim ve Kültür Gençlik Kulübü Derneği (BİLSEK) Türkçe'nin katledilmesiyle ilgili çok sert bir basın açıklaması yaptı.

 

BİLSEK Adına Ramazan Avcı tarafından yapılan basın açıklaması şu şekilde:

 

AYAKLAR ALTINA ALINAN SES BAYRAĞIMIZ
Bir milletin tanımını yaparken her şeyden önce “aynı dili konuşan” diye başlanır cümleye. Çünkü dil, milleti meydana getiren millî kültürün ve millî duygunun taşıyıcısı, aktarıcısı; millî varlığın, birliğin ve kültürün temeli ve teminatıdır.

 

Bizi kimliğimizle birlikte geçmişten günümüze taşıyan, günümüzden de geleceğe taşıyacak olan en önemli varlığımız dilimizdir. Tarih dillerini kaybettikten sonra baskın kültürlerin egemenliğinde benliklerini de kaybederek tarih sahnesinden silinen veya sömürge devleti olarak hayatını devam ettiren milletlerin hikâyeleriyle doludur.

 

Türkçe, dünyada kullanılan 5000 civarında dil arasında en çok konuşulan 5. büyük dil olması bakımından bir dünya dili olarak bugüne kadar varlığını sürdürmüştür. Türkçe bugün, Kuzey Buz Denizi’nden başlayıp Hindistan’ın kuzeyine, Çin Halk Cumhuriyeti’nden başlayıp Avrupa’nın en uç noktasına kadar yaklaşık 12 milyon kilometrekarelik bir coğrafyada 220.000.000 kişi tarafından konuşulmaktadır. 600 bini aşkın söz varlığı olan bu zengin dilin 100’e yakın ülkede öğrenimi yapılmaktadır.

 

Bir bireyin hangi millete ait olduğu ya taşıdığı bayraktan ya da dilinden anlaşılır. Bayrak da dil de bir milletin en önemli sembolüdür. Dil, ses bayrağıdır. Onu yüceltmek, ona saygı göstermek ve zenginleşmesi için çaba göstermek her ferdin millî görevidir. Ne yazık ki zengin ve güzel Türkçemiz, bugün tarihinin en zor günlerini yaşamaktadır. Sömürgeci güçlerin bayrağını gönderden indirerek ay yıldızlı bayrağımızı dalgalandırıp bize bağımsız bir ülke bırakan atalarımıza karşın bizler, ses bayrağımızı ayaklar altına almakta, kültür emperyalistlerinin ses bayraklarını dilimizde, evimizde, üstümüzde, en büyüğünden en küçüğüne kadar iş yerlerimizde dalgalandırmaktayız. Türkçemiz bu vefasızlık, bu nankörlük, bu şuursuzluk, bu duyarsızlık karşısında elleri kolları bağlı bir arslan gibi çaresiz bir şekilde kan kaybetmektedir.

 

Bugün Türkçemiz yabancı kelime özentisi nedeniyle “öz yurdunda garip” konumuna düşürülmüştür. “Show-room”larda “sale”ler, “chicken house”lerde “menü”ler, “outlet center”lerde “sleem feet” giysiler gözlerimizi yaşartmıyor, kamaştırıyor. Fakat özenti çılgınlığı, daha doğrusu bilinçsizliği, sınır tanımıyor. Artık yabancı dilden alınan kelimelerin Türkçe söylenişleri de özenti hastasını tatmin etmiyor. Mesela “kuaför” biçiminde bir ad vermek ona göre “demode”dir. “Cuaffour” biçiminde yazmalı ki ne kadar yenilikçi ve entel olduğu belli olmalı, dükkânı Fransız müşterileriyle dolup taşmalı. Kart, kafe diye telaffuz edilmeli ama “cart”, “cafe” şeklinde yazılmalı. Hatta Türkçeyi bozmak için bir adım daha atıp Türkçe kelimeleri de İngilizce gibi yazmalı: Vishne, dönerchi, börekchy, pacha… gibi.

 

Ne yazık ki, popüler kültürden en az etkilenmesi gereken ilimiz Kahramanmaraş’ta da bu özenti ve bilinçsizlik başını alıp gitmektedir. Bir aile için yurt sayılan evlerin, apartmanların isimlerine bakar mısınız? Adeta Türkçe olmayan kelime koyma yarışı içindeyiz. Yeni açılan iş yerlerinin levhalarında Türkçe isimlere rastlamak tesadüfe kalmıştır. Bir yabancı turistin ancak yolunu şaşırarak gelebileceği şehrimizin cadde ve sokaklarındaki işyeri levhaları sanki Amerikan, İngiliz veya Fransız şehrinin bir kopyası izlenimini veriyor. Dilinden utanan bir toplum görüntüsü içindeyiz.

 

Bu çılgınlık ilimizin isminin “Marash”, Ökkeş’in isminin “Occash” biçiminde yazılmasına kadar ulaşmıştır. Kahramanlar, şair ve yazarlar kenti olarak adlandırdığımız Kahramanmaraş, kültür emperyalizmine hiç direnç göstermeksizin teslim olmaktadır.

 

Biliyoruz ki dil, ancak sevdirilerek ve dil bilinci oluşturularak korunabilir. Bireysel çıkarlarını millî çıkarların önünde tutan bazı bireylerin ancak yaptırımlardan anladığı da bir gerçektir. Bu durumda Belediye, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Odaları gibi kurum ve kuruluşların Türkçe olmayan işyerlerine ruhsat verme konusunda tavır geliştirme veya levhalarla ilgili vergilerde Türkçe lehine ayrımcılık yapılmasına yönelik çalışmalar yapmalıdırlar. “Dil” dernekleri levha dernekçiliği yapmak yerine toplumu bilinçlendiren etkinlikler düzenlemelidir. Sınıf ve Türkçe öğretmenleri dilbilgisi öğretmenliği, edebiyat öğretmenleri de edebiyat tarihçiliği yapmak yerine önce dil bilinci uyandırmakla sorumlu olduklarının farkında olmalıdırlar.

 

1930’lardan 1980’lere kadar yürürlükte olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 21. maddesi, çeşitli işyerlerinin kapılarına asılacak levha ve tabelaların Türkçe olmasını şart koşmaktaydı. Bu yasanın yeniden uygulanması için bütün sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların kamuoyu oluşturmaları hayırlı sonuçlar doğuracaktır.

 

Atatürk’ün başkanlığında toplanan Türk Dil Kurultayı’nın 81. yıldönümü münasebetiyle kutlanan Türk Dil Bayramı’nı, bayramı gurbette geçiren garip bir vatandaş duygusuyla idrak ederken, günün özenti hastalığından kurtulmamız için uyarıcı rol oynamasını diliyoruz.

 

Cuma, 02 Ağustos 2013 12:34

Dünya gençleri Türkçe öğreniyor

Mısır, Rusya, İran, Çin, Fas ve Almanya’nın da aralarında bulunduğu 19 ülkeden 24 öğrenci “2013 Türkçe Yaz Okulu” programı kapsamında Trabzon’da Türkçe öğreniyor.

Yunus Emre Enstitüsü ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’nca yürütülen ve bu yıl 1 Temmuz’da başlayıp, 25 Ağustos’a kadar sürecek programa toplam 57  ülkeden yaklaşık 400 öğrenci katılıyor. 2013 Türkçe Yaz Okulu Programı Trabzon Koordinatörü Özgür Kuş, “Yaz okulu öğrencileri yaklaşık 8 hafta boyunca ülkemizin 10 farklı şehrinde eğitim görecek. Öğrencilerimize, Ankara Üniversitesi’ne bağlı TÖMER’de hafta içi her gün 4 saat Türkçe eğitimi veriliyor” dedi.

Kuş, Türkçe’nin programda iletişim dili olarak kullanıldığını dile getirerek, “Program kapsamında Türkçe eğitimin yanı sıra Türk kültürü, tarihi ve turizmiyle ilgili de öğrencilerimize yönelik çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Yaz okulu sadece dil eğitimi değil, aynı zamanda bir kültür eğitimi olarak Türkiye’nin, Türk kültürünün tanıtılması anlamında çok önemli organizasyon” diye konuştu.

Program kapsamında Trabzon’a gelen Rusya, Romanya, İran, Çin, Letonya, Makedonya, Polonya, Arnavutluk, Cezayir, Macaristan, Japonya, Mısır, Fas, Gürcistan, Yemen, Hırvatistan, Belarus, Almanya ve Güney Kore’den 24 öğrencinin eğitim aldığını anlatan Kuş, konaklama, yeme içme giderlerinin proje finansmanıyla karşılandığını, ayrıca öğrencilere aylık 500 lira burs verildiğini söyledi.

"Almanya’da çok Türk var, onlarla konuşmak istiyorum"

Katılımcı Alman öğrenci Walter Magnus Anschütz, Trabzon’da bulunmaktan ve Türkçe öğrenmekten büyük mutluluk duyduğunu anlattı. Almanya’nın Köln şehrinde yaşadığını ve orada çok sayıda Türk bulunduğunu belirten Anschütz, “Almanya’da çok Türk var, onlarla konuşmak istiyorum. Onun için de Türkçe öğrenmek istedim. Trabzon çok güzel çünkü genellikle insanları çok mutlu” dedi.

Güney Koreli öğrenci Woohee Park, yaz okulu sayesinde tanıştığı arkadaşlarını çok sevdiğini ifade ederek, “Burada olmaktan mutluyum. Benim çok Türk arkadaşım var. Onları seviyorum. Onun için de Türk arkadaşlarımla konuşmak istedim ve buraya geldim” diye konuştu.

Sara Chayane, Fas’ta yaşadığını ve uzun zamandır Türkiye’yi ziyaret etmek istediğini dile getirerek şöyle konuştu:
“Hem Türk kültürü hem insanlar hem de yemek çok güzel. Bir yıl önce Türkçe öğrenmeye başladım. Yaz okulu sayesinde artık Türkçe’yi daha güzel konuşmaya başladım. Trabzon çok güzel bir şehir, insanlar mutlu, doğa çok güzel. İnşallah daha sonra da buraya geleceğim.”

Öğretmeninin kendisine “Defne” ismiyle hitap ettiğini ve bu ismi çok sevdiğini anlatan Çinli öğrenci Fei Yu, “Burada bulunmaktan çok mutluyuz. Yunus Emre Enstitüsü’nde Türkoloji bölümünde iki yıl Türkçe eğitimi aldım. Türkçe’yi çok iyi konuşamıyorum ama bu kurs sayesinde konuşmamı geliştiriyorum” diye konuştu.

Çinli Xuan Wang ise geçen yıl bazı arkadaşlarının yaz okuluna katıldığını ve memnun ayrıldıklarını belirterek, bunun üzerine kendisinin de kursa katıldığını ve çok mutlu olduğunu söyledi.

Türkçe öğrenenen yabancı öğrenciler Türk kültürü, tarihi ve geleneklerini incelemek amacıyla Beypazarı'na geldi. 

Türkçe, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın "en kritik" gördüğü 13 dilden biri. Bakanlık, Amerikalıların Türkçe öğrenmesi için burslar verip Türkiye'ye öğrenciler gönderiyor. Bakanlığın 7 yıl önce başlattığı Kritik Diller Burs Programı (CLS) kapsamında, Amerikalı öğrencilere, Türkçe'nin yanı sıra Arapça, Azerice, Bengalce, Çince, Hinduca, Korece, Endonezce, Japonca, Farsça, Urduca, Rusça ve Pencap dillerini, o dillerin konuşulduğu ülkelerde öğrenmeleri için burslar veriliyor.

Bu yıl da, Türkçe öğrenmek için programa başvuran 439 öğrenciden 60'ı, 8 haftalığına Türkiye'ye geldi. Öğrenciler bir yandan Türkçeyi öğrenirken, bir yandan da Türk kültürü, tarihi ve gelenekleriyle tanışıyor. Bu kapsamda Ankara TÖMER enstitüsünde dil eğitimi alan Beypazarı'na geldiler. İlk olarak Beypazarı İnözü Vadisi'ne uğrayan grup İnözü Vadisi'ndeki bir tesiste Beypazarı Yöresel lezzetlerinden oluşan öğle yemeği yediler. Beypazarı Belediye Başkanı M. Cengiz Özalp'in eşi Hamide Özalp'te yemek için İnözü Vadisi'nde bulunan grubu ziyaret ederek öğrencilerle sohbet etti.

Grup öğle yemeği sonrası Beypazarı Tarihi Dokusu'nu incelemek üzere ilçe merkezine gelerek, Beypazarı Gümüşçüler Çarşısı, Kent Tarihi Müzesi, Alaaddin Sokak, Hıdırlık Tepesi gibi mekanları gezdi.

Türkiye'nin tarihi, bölgesel güç olması ve dünya sahnesindeki rolü nedeniyle Türkçe öğrenmek istediklerini belirten öğrenciler, Türkçe'yi "zor ama güzel bir dil" olarak tanımlıyor.

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Hayati Develi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin kültürel birikimini en etkili ve yüksek kalitede bütün dünyaya servis etme konusunda çaba sarf ettiklerini belirterek, bu yönde gerçekleştirdikleri çalışmalardan birinin yurt dışında yabancılara yönelik düzenledikleri Türkçe kursları olduğunu söyledi.

 

Enstitünün, 2009 yılında kurulduğunu ve 4 yılda yurtdışında 33 ayrı noktada kültür merkezi açtıklarını dile getiren Develi, kültür merkezlerinde düzenlenen Türkçe kurslarında, bugüne kadar 10 bin öğrenciye yüzyüz yüze Türkçe eğitim verildiğini anlattı.

 

Şu anda kurslarda eğitimi devam eden 3 bin 500 öğrenci bulunduğunu anlatan Develi, kurslara katılım oranının da Türkiye'nin tarihsel bağı bulunan ülkelerde daha yüksek olduğuna işaret etti.

 

Dünyada bölgesel olarak Ortadoğu ve Balkan ülkelerinde Türkçe kurslarına ilginin yoğun olduğunu dile getiren Develi, ülkeler arasında da kurslara katılan kursiyer sayısına göre, 700 kişiyle İran'ın ilk sırada yer aldığını, bu ülkeyi 600 kişiyle Mısır'ın izlediğini bildirdi.

 

Develi, kursların Orta Asya Türk cumhuriyetleri, Balkanlar ve Ortadoğu'da ciddi bir talep gördüğünü belirterek, "Kurslar, açılır açılmaz hemen doluyor. Enstitüyü ilk açtığımızda şube sayısı 3'tü, 2. yılda 15'e ve daha sonra artarak bugün 30'lara ulaştık. Yani hızla gelişen bir grafiğimiz var" diye konuştu.

 

-Yurtdışındaki okullara Türkçe dersi desteği-

 

Develi, yurt dışında okullarda Türkçe'nin yabancı ders olarak okultulduğu okullara da destek verdiklerini söyledi.

 

Bosna Hersek'te, Türkçe'nin ikinci yabancı dil olarak müfredata kabul edildiğini, 6. ve 12. sınıflar arasında şu anda 6 bin Boşnak çocuk ve gencin Türkçe öğrendiğine dikkati çeken Develi, bu okullara hoca ve ders materyali desteğinde bulunduklarını, aynı sistemi Gürcistan ve Romanya'da uygulamayı planladıklarını bildirdi.

 

Develi, ayrıca üniversitelerde de Türk dili ve edebiyatı bölümlerini desteklediklerini, enstitü olarak bu üniversitelerin bir kısmına hoca gönderdiklerini, bir kısmına da kitap gibi ders materyali gönderildiğini anlattı. Şu anda 30'a yakın yabancı üniversitede Türk dili ve edebiyatı bölümüne, bu şekilde destek verdiklerini söyleyen Develi, şunları kaydetti:

 

"Bunlarla beraber mesela Yemen'de Türk dili ve edebiyatı dersleri tamamı bizden giden öğretim görevlilerince sürdürülüyor. Biz bunlara hem Türkçe öğretiyoruz hemde bunları Türk dili edebiyatı uzmanı haline getiriyoruz. Bu sayılar da göz önüne alındığında Yunus Emre Enstitisü, 2009 yılından beri yaklaşık 50 bin kişilyle Türkçe öğretimi konusunda temasta bulunmuş ve bunlara Türkçe öğretmiştir. Bir kısmını destekleyerek bir kısmına doğrudan doğruya Türkçe öğretmiştir."

 

-Uzaktan Türkçe öğretim projesi-

 

Develi, üniversitelerden de destek alarak Uzaktan Türkçe Öğretim Projesi hazırladıklarını, bu projeyle dünyada arzu eden herkese Türkçe eğitimi verme imkanına sahip olacaklarını söyledi.

 

"Bu proje gerçekleştiğinde bize ve Türkçe'ye dünyanın en ücra köşelerinden ulaşmak mümkün olacak" diyen Develi, uzaktan Türkçe eğitimine katılacak kişi sayısında herhangi bir sınırlama olmayacağını beliterek, "Bugün 3 bin öğrencimiz varsa bu 50 bine, 100 bine çıkabilecek ve çok daha etkili eğitim ortaya çıkmış olacak" şeklinde konuştu.

 

Yunus Emre Enstitüsü'nün, halkın yüksek kültürünü en iyi şekilde ve en üst kalitede temsil etme misyonununu üstlendiğini vurgulayan Develi, "Çünkü diplomaside ticarette ve başka alanlarda hangi başarıyı gösteririseniz gösterin kültürünüzü layıkıyla temsil edemedeğinizde, kültürle irtibatlı noktada bulunmadığınızda sizin oralardaki varlığınız geçici oluyor. Başbakınımız da dünyadaki diğer kültür merkezlerinin durumlarını kıyaslamamızı ve daha çok çalışmamız gerektiğini ifade etmişlerdir" diye konuştu.

Perşembe, 11 Temmuz 2013 05:01

Yabancı öğrenciler Türkçe öğreniyor

Yunus Emre Enstitüsü'nden yapılan yazılı açıklamada, Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile ortaklaşa düzenledikleri "2013 Türkçe Yaz Okulu"nun başladığı belirtilerek, 10 farklı şehirde uygulanan yaz okullarında 50 ülkeden 300'e yakın öğrencinin Türkçe öğrendiği bildirildi.

Her yıl gerçekleştirilen program sayesinde öğrencilerin Türkçe öğrenmelerinin yanı sıra Türk kültürünü yerinde görmek ve Türkiye ile diğer ülkelerin dostluğunun pekişmesinin hedefleniyor. Açıklamada, bu kapsamda Kastamonu'ya gelen 24 öğrencinin 1 Temmuz - 20 Ağustos 2013 tarihlerinde kentte misafir edileceği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

"Misafirler derslerin yanı sıra tarihi, kültürel ve tabii güzellikleri ile meşhur Kastamonu'nun merkezini ve ilçelerini de görme ve gezme fırsatı bulacaklardır. Programın sonuna doğru, 300'e yakın öğrenci 'Medeniyetler Başkenti' İstanbul'da buluşarak İstanbul'un tarihi ve kültürel mekanlarını gezecektir. Gezi programının akabinde, devlet büyüklerinin de hazır bulunduğu görkemli bir kapanış töreni ile "2013 Türkçe Yaz Okulu" programı son bulacaktır."

Kaynak: http://yabancilaraturkce.com/duyuru-ve-haberler-arsivi/item/206-yabanci-ogrenciler-turkce-ogreniyor.html

1

Hamburg ve Schleswig-Holstein Başkonsolosu Devrim Öztürk, dört yıl süren Almanya görevinden sonra ülkede yaşayan Türk toplumunun en önemli sorunları hakkında çarpıcı açıklamalarını Zaman’la paylaştı. Türk toplumunun en önemli iki sorunu olarak eğitim ve anadil öğretimini gösteren Başkonsolos, Zaman aracılığıyla sivil toplum örgütlerini ve aileleri daha bilinçli davranmaya çağırdı.

Türk  toplumunun Almanya geleceğindeki birlikteliğinin Türkçe öğretimine bağlı olduğunu söyleyen Öztürk, başkonsolosluk olarak okullardaki nihai amaçlarının Türkçenin müfredata alınması olduğunu kaydetti.

Irkçılık ve ayrımcılık gibi Türk toplumunun yaşadığı diğer önemli soruna karşı birlik olunamayışından yakınan Başkonsolos, Türkiye’deki en ufak bir olayda çok kolay bir şekilde bir araya gelerek tepki gösteren Türklerin Almanya’daki hayatlarını ilgilendiren konularda bir araya gelemediklerini dile getirdi. Türklerin sadece sosyal hayatta değil, bütün alanlardaki hayatlarında temsilcilerinin olması gerektiğine işaret eden Öztürk, STK’lara büyük görev düştüğünü ekledi.

Görevi süresince önemli hizmetlere imza atan Öztürk’e Hamburg Eyalet Başbakanı Olaf Scholz tarafından Uluslararası Başarı Madalyası takdim edilmişti.

ZAMAN: Sayın Öztürk Hamburg ve Schleswig Holstein Başkonsolosu olarak dört yıl görev yaptınız. Bu süre içinde neler oldu?

ÖZTÜRK: Dört yıl önce yine bir Ramazan ayında görevime başladım. Nasip olursa yine Ramazan ayında buradaki görevim bitecek ve Ankara’ya döneceğim. Bu süre içinde gelişen en önemli olay Müslümanlarla Hamburg eyaletinin kısa bir süre önce mecliste de kabul edilen Müslümanlar ve Alevilerle yaptığı Devlet Anlaşması. Anlaşmanın sembolik olmasının ötesinde çok önemli anlamı var. Hamburg her zaman öncülük yapan örnek bir eyalet. Bu konuda da bir örnek sergiledi.

ZAMAN: Göreviniz süresince müşahede ettiğiniz Türk toplumu için en önemli konular nelerdi?

ÖZTÜRK: Türk toplumun geleceği için en önemli konu eğitim ve dil. Eğitim diyorum, çünkü eğitim buradaki toplumun geleceği için anahtar. Bunun için hep birlikte çalışmalıyız. Elimizden geldiğince gayret ediyoruz, ancak sivil toplum örgütlerinin ve velilerin daha bilinçli olması lazım. Gözlemlediğim kadarıyla veliler çocuklarının eğitimiyle gerektiği kadar ilgilenmiyor. Bunun farkına vardığımız ve çalışmalara başladığımız zaman önümüzdeki dönem için umutlu olduğumu söyleyebilirim. Ancak bunu genellememek lazım. Çocuklarının eğitimi ile yakından ilgilenen ve 1 not ortalaması ile okul bitiren başarılı öğrencilerimizde var. Bu başarıyı genele yaymalıyız. Çünkü buradaki çocuk ve gençlerimizle birlikte toplumunun geleceği buna bağlı.

NİHAİ HEDEFİMİZ TÜRKÇENİN MÜFREDATA GİRECEK ŞEKİLDE ÖĞRETİLMESİ

ZAMAN: İkinci önemli konunun dil olduğunu söylediniz. Kastettiğiniz Türkçenin, yani anadilin öğrenilmesinin teşvik edilmesi mi?

ÖZTÜRK: Tabiiki Türkçe.Türkçe anavatan ile bağ, buradaki toplum için ortak payda. Çocuklarımızın Türkçe öğrenmesi demek, buradaki toplumun buluşması, birleşmesi ve bir araya gelmesi demek. Türkçenin birleştirme özelliği var. Türkçe öğrenmeyi kesinlikle ihmal etmeyelim. Eğer çocuklarımıza Türkçe öğretmezsek ileride bu birliğide sağlamamız zor olacak. Ne kadar birlik ve beraberlik içinde olursak o kadar güçlü oluruz. O, burada yaşayan kendi insanımızın gücü olacak. Bu güç Almanya’ya da katkı sağlayacak. Tabii Türkiye’ye de katkı sağlayacak. Dolayısıyla anadilimiz Türkçeye sahip çıkmalıyız ve çocuklarımızın öğrenmesi için çaba sarfetmeliyiz.Zaten Hamburg’da dil konusunda diğer eyaletlere oranla biraz şanslıyız. Türkçe dili eğitimi konusunda bize yardımcı oluyorlar. Ama bu konuda bizim bir takım eksikliklerimiz olabiliyor. Örneğin bir Türkçe sınıfı açılması için 8- 10 velinin imzası yeterli olmuyor. Gerekli sayıya ulaşmakta bazen zorlanıyor, imza bulamıyoruz. Veliler yabancı dil olarak çocukların İngilizce, Fransızca öğrenmesini istiyor. Tabii o dilleride öğrensinler ama Türkçeyi ihmal etmesinler. Bizim nihai hedefimiz Türkçenin müfredata girecek şekilde öğretilmesi. Ancak Türkçe şu an seçilebilen yabancı bir dil alternatifi olarak önümüzde duruyor. Bunu değerlendirmeliyiz. Ayrıca Hamburg’da Almanca-Türkçe eğitim veren üç okul var. Buradaki öğrenciler lise seviyesine geldi. Bu sevindirici bir olay. Bu örneğin artmasını ve yayılmasını istiyoruz. Hatta bunun tüm Almanya’da teşvik edilmesi lazım. Diğer bir konuda çift dilli anaokulu sayısı artırılması.

TÜM ALANLARDA TEMSİLCİLERİMİZİN OLMASI GEREKİR

ZAMAN: Türk sivil toplum örgütlerinin daha bilinçli çalışması gerektiğinden bahsettiniz. Almanya’daki Türk toplumuna bu bağlamda tavsiyeleriniz nelerdir?

ÖZTÜRK: Türk toplumunun burada yaşadığı en önemli sorunlar günlük yaşamda karşılaştıkları ayrımcılık, ırkçılık.Alman dostlarımız bize uyum diyor ama biz bu uyumun şartının diğer tarafa yani uyumu istenen tarafa eşit hakkın verilmesi olduğuna inanıyoruz.

Büyükelçilik ve 13 konsolosluk olarak zaten beklenti ve talepleri dile getiriyoruz. Ama bu konuda bence daha aktif olması gereken Türk vatandaşları ve STK’lardır. Sorunlar için bir araya gelmeliler ve sahip çıkmalılar.

Burada ister dini, ister kültür, spor veya birçok alanda faaliyet gösteren Türk STK’lar var. Etkinlikleriyle topluma büyük bir zenginlik katıyorlar. Bir arayada geliyorlar. Gözlemlediğim kadarıyla toplumu ilgilendiren sorunlarda bir araya gelme refleksi, örneğin Türkiye’de meydana gelen bir olay konusunda bir araya gelme refleksinden maalesef daha az. Tabii ki Türkiye ile bağları olacak. Bu insanların geldikleri yerler orası. Kalbi orada atıyor belki. Türkiye’deki en ufak hem de gündelik siyasi bir olay konusunda bu kadar tepki gösteren bir topluluk var. Demek ki ülkemiz en ufak bir olayda bu kadar birleştirici rol oynuyor.

Belki Türkiye’deki olaylarda bir araya gelmek daha kolay. Almanya’daki sorunlar, beklentiler için bir araya gelmek, mücadele etmek ise daha zor. Buna rağmen STK’lar bu konuda daha bilinçli olmalı, bir araya gelinmeli ve ortak mücadele edilmeli. Hakları savunmak, ‘biz buna karşıyız’ demekten, tepki göstermekten çok daha zor geliyor.

Halbuki burada ev ararken, iş başvurusu yaparken yaşanan ayrımcılıklar gibi mücadele edilmesi gereken sorunlar var. İnsanlar farklı düşünce ve görüşte olabilir. Ancak bu sorunlarla mücadele etmek buna engel değil. Nitekim geçtiğimiz yıl NSU cinayetleri ile ilgili başta Belediye Sarayı önü olmak üzere ‘Hamburg ırkçılığa karşı ayağa kalk’ gibi bir takım etkinlikler düzenlendi. Maalesef oradaki çoğunluk Almanlardı. Türkler vardı ama yeterince yoktu.

Şunu unutmamak gerekir: Toplumun geleceği burada. Sosyal hayatta olduğu gibi siyasi ve tüm alanlardaki hayatımızda bizim temsilcilerimiz olmalı. Tabiiki temsilcilerimiz var. Ama bu yeterli değil ve sayılar artmalı. Mesela eylül ayında federal seçim olacak, listelere baktım, Hamburg’da sadece SPD iki aday göstermiş. Diğer partilerden hiç yok. Bu yeterli değil. Temsilcilerimiz her partide olmalı.

ZAMAN: NSU terör örgütü cinayetlerini ve dava sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

ÖZTÜRK: Maalesef NSU terör örgütünün işlediği cinayetlerde Hamburg’dan da bir kişi Türk ve Müslüman olduğu için kurban gitti. Başbakan Angela Merkel mağdurlardan kısa süre önce yeniden özür diledi. Ama biz bu olayların bir an önce tüm detay ve bağlantılarıyla, tüm açıklığıyla ve gerçekleriyle ve sorumlularıyla gün yüzüne çıkarılmasını istiyoruz. Bunun dışında Hamburg’da NSU tarafından katledilen Süleyman Taşköprü ve ırkçı cinayete kurban giden Ramazan Avcı’nın isimlerinin öldürüldükleri yerlere verilmesiyle ilgili verilen sözlerin tutulması iyi bir gelişme.

ZAMAN: Görev süreniz içinde Türkiye’nin partner ülke olduğu ortak etkinlikler yaptınız. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

ÖZTÜRK: Hamburg Altonalle Kültür Festivali ve Schleswig Holstein Müzik Festivali’nde ‘Merhaba Türkiye’ adı altında yapılan programda partner ülke olduk. Festivaller kapsamında birçok etkinlik gerçekleşti. Türkiye’den çok sayıda yazar ve sanatçının katılımıyla adeta bir kültür yazı yaşandı. Schleswig-Holstein’ın hemen hemen her kasabasında etkinlik oldu ve salonlar tıklım tıklım doldu. Bu etkinlikler özellikle Türkiye’nin tanıtımı açısından çok önemli bir etkinlik oldu.

ÜRETİLEN MAL GELİYOR, ÜRETİCİSİ GELEMİYOR

ZAMAN: Hamburg Eyalet Başbakanı Olaf Scholz ile de vedalaştınız. Bu görüşmede hangi konular gündeme geldi?

ÖZTÜRK: Kendilerine bize yardımcı olduğu başta Müslümanlar ile yapılan Devlet Anlaşması olmak üzere eğitim ve Türkçe dil eğitimi gibi tüm konular için Türk ve Müslüman toplumu adına bizzat teşekkür ettim. Zaten vize sorununu devamlı yaptığımız toplantılarda dile getirdik. Üretilen mal buraya gelirken, üretimi yapanın gelemediği zaten ekonomi çevrelerince bilinen bir olay. Federal Ekonomi Bakanlığı yetkilisi gerçekleştirdiğimiz Türkiye Ekonomi Günü’nde söz verdiği halde ne kadar sık sık gündeme gelse bile ne yazıkki vize sorununun aşılması için bugüne kadar ciddi hiç bir adım atılmış değil. Bunun dışında çifte vatandaşlık konusunu gündeme getirdik. Hamburg’un başlattığı vatandaşlık kampanyasını destekliyoruz, fakat biz çifte vatandaşlıktan yanayız.

ZAMAN: Hamburg’da gitmeden bitirmek istediğiniz bir proje var mıydı?

ÖZTÜRK: Konsolosluk için aldığımız yeni binaya taşınmayı isterdim. Ancak binanın kullanıma hazır hale getirilmesi için belli çalışmaların yapılması gerekiyor. Bunun içinde zamana ihtiyaç var. Biz gereken tüm ön hazırlıkları yaptık, umarım en kısa zamanda tamamlanarak hizmet vermeye başlanır.

RAMİS KILIÇARSLAN, AZİZ TURDALİEV / HAMBURG

 
Cuma, 28 Haziran 2013 16:07

Davutoğlu: Türkçe muhabbet dilidir

Sunuculuğunu Türkçe Sevdalıları Derneği başkanı Uğur Kılıç'ın yaptığı; II. Uluslararası Öğrenciler Mezuniyet Töreni Ankara'da gerçekleştirildi. Başbakan Yardımcımız Bekir Bozdağ'ın ev sahipliği yaptığı törene Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya ve TİKA Başkanı Serdar Çam ile çok sayıda kamu kurumu temsilcisi katıldı.
Türkiye’de eğitim gören yabancı uyruklu öğrenciler için düzenlenen mezuniyet töreninde konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, gençlere “Çocuklarınıza Türkçe’yi öğretin” tavsiyesinde bulundu. Türkçe’nin önemine dikkat çeken Davutoğlu, “Bilin ki yükselen bir güç olan Türkiye’nin dili olan Türkçe önümüzdeki dönemde küresel alanda en fazla ihtiyaç hissedilen dillerden biri olacaktır” dedi.
Yurtdışı Türkler Başkanı Kemal Yurtnaç : " Kurduğumuz dostluklar önemli"

Törenin açılış konuşması Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal Yurtnaç ile başladı. Mezun olan öğrencilere hitaben konuşmasını yapan Başkan Yurtnaç, "Kazandığınız diplomanın yanı sıra burada kurduğumuz dostluk da önemli. Türkiye Cumhuriyeti, halkı ve kurumları ile her zaman uluslararası öğrencilerin yanında olacaktır. " dedi.

Başbakan Yardımcımız Bekir Bozdağ: "Kendi gözümde bu öğrenciler birer kahraman"

Uluslararası öğrenciler bakımından Türkiye'nin bir cazibe merkezi olduğunu belirten Başbakan Yardımcımız Bekir Bozdağ, mezun olan uluslararası öğrencilerin sadece aile ve ülkelerinin değil Türkiye'nin de ayrı gururu olduklarını vurguladı. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki sorunları da başarıyla aşacaklarına inandığını belirtti.

848 ÖĞRENCİ MEZUN OLDU

848 öğrencinin mezun olduğu törende öğrencilerin başarılarının kendi başarıları olduğunu vurgulayan Bozdağ, "alınacak her başarı bizi de mutlu edecek. Mezun olanların Türkiye ile ülkeleri arasında güçlü bir köprü oluşturacağına inanıyorum. Türkiye ile kurduğunuz bağları koparmayın" dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: "Sayıyı yüzde ona çıkarmalıyız"

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, son iki ay kendini çok mutlu eden üç programa katıldığını söyledi. Bunların Mevlana Değişim Programı, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın programı ile bugünkü program olduğunu anlatan Davutoğlu, üç mesaj vermek istediğini belirterek bu güzel töreni organize edenlere, hocalara ve öğrencilere teşekkür etti. Moderniteden küreselleşmeye geçen bir dönemde eğitimin sadece yeni nesil yetiştirilmesini amaçlayan bir faaliyet olmadığına dikkat çeken Davutoğlu, aynı zamanda eğitimin insanlığa yeni mesajlar veren bir faaliyet olduğunu vurguladı.

Küresel bakış açısını güçlendirmek gerektiğini belirten Davutoğlu, bunun da içe kapanarak, Türkiye için geçerli eğitim programları ile olmayacağını kaydetti. Yabancı öğrenci ifadesinin kullanılmasının yanlış olduğunu, onların aile fertlerinden biri olduğunu dile getiren Davutoğlu, üniversitelerdeki uluslararası öğrenci sayısının yüzde ona çıkarmak gerektiğinin altını çizdi.

Cumartesi, 22 Haziran 2013 05:42

Türkçe, Belçika'da seçmeli ders oldu

Belçika'nın Flaman Bölgesi'nde alınan komisyon kararı ile Türkçe; İngilizce, Fransızca ve Almancadan sonra okullarda öğretilecek yabancı diller kategorisine dahil edildi.

 Belçika'da Türkçe seçmeli dersler kapsamına alındı.Flaman Parlamentosu Eğitim Komisyonu'nda kabul edilen önergeye göre 2014-2015 eğitim yılından itibaren okul idareleri aralarında Türkçe, Arapça ve Japonca gibi Avrupa dilleri dışındaki dilleri öğrencilerine seçmeli dil dersi olarak verebilecek.  Belçika'nın Flaman Bölgesi'nde alınan komisyon kararı ile Türkçe; İngilizce, Fransızca ve Almancadan sonra okullarda öğretilecek yabancı diller kategorisine dahil edildi. 2014-2015 eğitim yılından itibaren dileyen liseler son iki sene Türkçeyi seçmeli ders olarak okutabilecek. Liselerde dördüncü yabancı dil olarak Avrupa dilleri dışındaki dillere izin veren Flaman Eğitim Bakanı Pascal Smet'in yasa değişikliği önergesi Parlamento Eğitim Komisyonu'ndan geçti. Aşırı sağcı Flaman Menfaati (VB) partisinin karşı çıktığı yasa değişikliği teklifine iktidardaki koalisyon ortaklarına diğer muhalefet partilerinden de destek geldi.

FATMA PEHLİVAN ÖNCÜLÜK ETTİ

Parlamento Komisyonu'ndan Türk asıllı Flaman Milletvekili Fatma Pehlivan, genişletilmek istenen dördüncü dil müfredatına Türkçe, Arapça ve Japonca'nın dahil edilmesine öncülük etti. Pehlivan ''Türkiye ve Fas gelişmekte olan ekonomiler içinde yer alıyor. Bu ülkelerle işbirliğini güçlendirmek için ülke dillerini bilen gençlere ihtiyacımız var. Flaman ekonomisi için bir gereklilik.'' şeklinde konuştu.

Flaman Bölgesi'ndeki liselerde mecburi Fransızca, İngiltere ve Almancadan sonra dördüncü seçmeli dil olarak sadece İspanyolca, İtalyanca ve Rusça müfredatta bulunuyordu.

Ailemize siz de katılın!

Bilgilerinizin 3. şahıslarla paylaşılmayacağını taahhüt ederiz.
Sitede bulunan hiçbir içerik Uluslararası Kültür, Dil ve Edebiyat Derneğine ait değildir. Bütün içeriklerin sorumluluğu paylaşan ziyaretçilerimize aittir. Sitemizin, paylaşılan içeriklerin içeriğinde bulunan hiçbir bilgiden sorumlu tutulamaz. Sitemizde içerik paylaşanlar, paylaştıkları içeriklerin içerisinde bulunan her türlü materyalin telif haklarının kendilerine ait olduğunu beyan etmiş sayılırlar. İçeriklerle ilgili bütün sorumluluk içerik sahiplerine aittir. Bu durumlardan Uluslararası Kültür, Dil ve Edebiyat Derneği ile sitemiz görevlileri sorumlu değildir. Sitemizdeki içeriklerin herhangi birisi size ait bir telif hakkını ihlal ettiğini düşünüyorsanız bunu [email protected] adresinden bize bildirebilirsiniz.